Efendimiz (sav) Birçok Defa Cinleri İrşad Etmiştir
Cinler, Cin Sûresi'nde anlatılan şekliyle uyarıcılar (münzirîn) olarak kendi kavimlerine gittikten sonra, hey'etler halinde tekrar Efendimize gelerek O'nu dinledikleri de rivayet edilmektedir.
Mesela, İbn-i Mes'ud: 'Efendimiz elimden tuttu, beni dağların verasına götürdü. Bulunduğumuz yer tepelerin çok gerisinde kalmıştı. Efendimiz etrafıma bir çizgi çizerek, 'bunun içinde dur ve ben gelinceye kadar ayrılma' diyerek benden uzaklaştı. Zayıf bir rivayette ben dağlardan aşağıya koşuyor gibi, birçok karaltının Efendimizin etrafında hızla bir hale meydana getirdiğini gördüm. Bir aralık 'acaba Rasulü Ekrem, Havazin'in hücumuna mı uğradı? Hiç olmazsa kılıcımı çekip onlarla savaşayım' diye düşündüm. Fakat O'nun bana 'yerinden ayrılma' fermanı ağır bastı ve yerimde kalmaya karar verdim. Şafak sökünceye kadar da orada bekledim. Etrafta gürültüler, tarrakalar oluyordu.. sanki ben başka bir alemde gibiydim. Efendimiz tekrar yanıma döndüğünde beni dimdik ayakta gördü ve 'Hâlâ bekliyor musun?' buyurdu. Ben de: 'Ya Rasulallah, üç ay daha beklemem gerekseydi senin için yine beklerdim' deyince şöyle ferman ettiler: 'Eğer bir lahza yerinden ayrılsaydın kıyamete kadar bir daha beni bulamazdın.' (1)
Yine İbni Mes'ud Hazretleri, Medine'de cereyan eden bir başka vak'ayı da şöyle nakleder: 'Ashab-ı Suffa olarak bizler mescidin suffasında, halk tarafından yemeğe götürülmeyi bekliyorduk. Ben evrâd u ezkârla meşgul olduğum için, herkes götürülmüş, ben unutulmuştum. Allah Rasulü, yanımdan geçerken beni gördü ve 'kimsin sen?' dedi. Ben de 'İbni Mes'ud, Ya Rasulallah' dedim. 'Gel benimle, galiba seni unuttular' ferman etti ve beni aldı, Ümm-ü Seleme'nin evine götürdü. Kapıya varınca bana: 'Burada bekle, varsa sana birşeyler hazırlayayım' buyurdular. Bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen dışarıya çıkmadı. Neden sonra hizmetçi bir kadın! 'Rasulü Ekrem evde birşey bulamadı ve senin tekrar mescide gitmeni istedi' emrini getirince, ben de dönüp mescide geldim. Tam evrâd u ezkara yeniden başlamıştım ki, bir sahabi gelip, Allah Rasulü'nün, tekrar beni istediğini haber verdi. Yanına girdiğimde Allah Rasûlü, elindeki hurma salkımı ile göğsüme dokunarak: 'Bu gece benimle beraber geleceksin' dedi. Beraberce Medine'nin 'Baki-i Gargad' mezarlığına gittik. Bana 'sen burada kal' deyip benden uzaklaştı. O anda yine karaltıların sağdan-soldan Efendimizin etrafını sardığını gördüm. Başları sanki bulutlarla bütünleşmiş uzun boylu, beyaz elbiseler içindeki bu siyah varlıklar, adeta heyulalar gibi gözlerimin önünden geçiyordu. (Belki de kendi keyfiyetleri ile zuhur ediyorlardı.) Ve Efendimiz sabaha kadar, etrafını saran bu garib mahluklara Kur'an okudu. Sonra da yanıma geldi ve Medine'ye döndük.' (2)
Bu tür hadiseler, Efendimizin (sav) peygamberlik hayatı boyunca bir çok defa cereyan etmişti. Hatta Ebu Nuaym, vahyin başlamasıyla, Efendimizin Taif'e gidip tebliğ ve irşadda bulunduğunu, oradaki insanların kabul etmemesiyle Efendimizin mahzun ve mükedder olarak geri döndüğünü haber verdikten sonra, Efendimizin bir yerde istirahat için oturunca, bir anda etrafının karartılarla sarıldığını haber verir ki, bunlar üç yüz kadar bir cin taifesidiydi ve O'na biat için gelmişlerdi! Sanki beşer, Allah Rasûlü'ne kapılarını kapatınca, Allah (cc), melekût aleminin kapılarını ona açıyor ve başka taifelerle onu teselli ediyordu. (3)
Bu konuya delalet eden bir hadisi daha zikrettikten sonra konuyu noktalamak istiyorum; yine İbni Mes'ud anlatıyor: 'Cin taifesi gelerek Allah Rasulü'ne biat etmişlerdi. Onlar gittikten sonra Efendimiz bana: 'Abdullah! Rabbim, bana ins ve cinnin iman edeceğini vaadetti. Şu anda her ikisi de oldu. Demek ki, vazifem bitti ve ölüm vakti yaklaştı' iş'arında bulundu. (Evet eğer onun vazifesi bitti ise, bir an önce bu ten cenderesinden kurtulup, 'er-Refiku'l-A'la'ya ulaşacaktı. O'nun bu ifadesiyle irkilip, içimde bir burkuntu hissettim.) 'Ya Rasulallah! Yerinize bir halife seçseniz' dedim. 'Kimi?' deyince de 'Ebu Bekir'i' dedim. Sükut buyurdular. Sonra aynı sözü tekrar edip, her soruşunda da Hz. Ömer ve Osman'ı zikrettim. Hepsinde susmuşlardı. En sonunda 'Hz. Ali'yi' deyince, 'Ali'ye itaat edenler kurtulur' buyurdular. (Demek, halifeliği döneminde Hz. Ali'ye itaat etmek çok zor olacaktı. Zira onun devrinde hak-batıl birbirine karışacak, herkes Hakk'ın müdafii olduğunu iddia edecekti ama, iş şirazeden çıkacaktı. Bunu bildiğinden dolayı Efendimiz, ona itaat edenin kurtulacağını haber vermişti...)
Bütün bu vak'alar, Efendimizin müteaddit defa cinlerin davetine icabetle, onlarla görüşüp irşad ve tebliğde bulunduğunu ifade etmektedir. Zira O, Alemlerin Sultanı, ins ve cinnin peygamberidir.
[1] İbn-i Kesir, Tefsir, 7/274-285
[2] İbn-i Kesir, Tefsir, 7/283
[3] Kurtubi, el-Camiu Liahkami'l-Kur'an, 16/210-211
- tarihinde hazırlandı.