Gözyaşları

“İki göz vardır ki, onlara ötede ateş dokunmaz: Biri, Allah karşısında haşyetle yaş döken göz; diğeri de hudut boylarında ve düşman karşısında ayn-ı sâhire (uyanık duran göz)” buyuruyor “İnsanlığın İftihar Tablosu”. Allah karşısında haşyetle yaş dökmede önemli olan insanın kalbinin saf heyecanlarını, riya ve süm’a ile kirletmeden gözyaşı ile şiirleştirmesidir. Riya ve süm’anın olmaması için de tenha yerlerin seçimi her bakımdan daha selâmetlidir. Fakat bazen olur ki insan, kalbinin heyecanlarına hâkim olamaz. Bu durumda iradeyi devreye sokup onu önlemeye çalışmalı. Bu da olmazsa, işte o zaman insan salmalı kendini. Ağlamanın aktörlüğünü yapmak çok tehlikelidir. Öldürür insanı o. Onun için İmam Gazalî Hazretleri “Ağlayan da kaybedebilir, ağlamayan da” der.

İşin aslına bakılırsa sadakat sessizliktedir. Sadakat, dar bir vitrinden içeriye doğru açılan, dünyaları alabilecek, engin bir mağaza gibidir. Gözyaşı da, o mağazanın parlak vitrini. Mağaza dolu ise vitrin o ölçüde zengin ve süslü olur; ama mağaza bomboşsa ve her şey bir vitrinden ibaretse, işte onun kıymeti de o kadardır.

Hadis-i şerifte “Kur’ân okurken ağlamaya gücünüz yetmiyorsa, ağlamaya kendinizi zorlayın” buyuruyor Nebiler Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem). Bu, kendinizi yumuşatacak, sizi rikkate getirecek, ağlamaya zorlayacak, içinizi dökecek hâdiseleri takip edin, hadisteki ifadesiyle bükâ’ (ağlama) yollarını araştırın demektir.

Gözyaşları aynı zamanda bağlı olunan şeye karşı vefanın bir tezahürüdür. Nasılsa öyle görünme, nasıl görünüyorsa öyle olma demektir. “Olma” hiç yok, sadece “görünme” varsa, orada nifak vardır. Dolayısıyla bir yerde sadakatin aksi nifaktır. Onun için Tevbe Suresinde münafıkların Tebuk Seferi’nden geriye durduklarını anlattıktan sonra der ki Kur’ân; “Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla korkun ve sadıklarla beraber olun.”

Kırık Testi