Enbiya, 21/10
لَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
"Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan (size şan ve şeref sağlayan) bir kitap indirdik. Hâlâ akıllanmaz mısınız?" (Enbiyâ sûresi, 21/10)
Cenâb-ı Hak burada ilk muhataplarına açıktan açığa, daha sonrakilere de delâlet, iktiza hiç olmassa işaret yoluyla, kendilerine verilen bu kitapla aynı zamanda hem ilklere hem de sonradan gelenlere nam u nişan, şan ü şeref vaad ettiğini, hatta mukaddimeleriyle bizzat verdiğini kasemli bir hatırlatmayla belirterek, onların şuurlarını şükran ufuklarına yönlendirmektedir.
Bu önemli ve ukbâ buudlu nam u nişan ve şan ü şerefe gelince şunlar düşünülebilir:
1) Hak hedefli, emir-nehiy gibi doğru vesilelerin hatırlatılması düşünülebilir ki; وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ "O Kur'ân, senin ve kavmin için bir hatırlatmadır."[1] âyeti bunu vurgulamış olsa gerek.
2) "Zikir"le va'z u nasihati hatırlamak da mümkündür ki, "Din nasihattir."[2] şümullü hadisi bu hususu öne çıkarır.. Zâriyât sûresindeki وَذَكِّرْ فَأِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ "Onlara hatırlat; çünkü zikir ve hatırlatma mü'minler için (mutlaka) yararlıdır."[3] âyeti de bu mülâhazayı teyit eder mahiyettedir.
3) Çevrenizdeki milletler ömr-ü tabiîlerini ve miadlarını bir bir doldurup bir bir tarih sahnesinden silinmelerine karşılık siz, bu zikr-i mübarek sayesinde ebed müddet var olmaya namzet sayılabilirsiniz.
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَأْتِي اْلأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا وَاللّٰهُ يَحْكُمُ لاَ مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ
"Onlar (kâfirler) görmüyorlar mı ki, Biz kudretimizle gelip onları dört bir yandan daralttıkça daraltıyoruz.. hükmü yalnız Allah verir ve O'nun hükmünü takibe alacak da yoktur."[4] âyeti işareten; أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا حَرَماً اٰمِناً وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ "Onlar (mü'minler) çevrelerinde insanlar kapıp götürülürken (kırıp geçirilirken) Bizim bulundukları yeri (Mekke) bir emniyet ve güven beldesi kıldığımızı görmüyorlar mı?"[5] fermanı da delâleten bu hususun birer teyidi kabul edilebilirler.
4) Ayrıca bu âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak o günkü muhataplara işarî olarak ileride alacakları yeri belirtiyor ve diyor; sizler bu Kur'ân sayesinde gelecek milletler arasında öyle bir yer alacak, öyle bir şan ve şerefe ereceksiniz ki, bu başka hiçbir millet için söz konusu olmayacak. Zira bu Kur'ân, dilinizi kaymalardan ve yozlaşmalardan koruyacak ve dinini öğrenmek isteyen herkesin müracaat kaynağı hâline gelecek. İşte bu büyük bir nimettir ve hatırlanmak ister. Bu nükteyi ذِكْرُكُمْ deki "zikr" kelimesine, öğüt mânâsından öte, zikredilmeniz, yâd-ı cemil hâline gelip anlatılmanız.. vs. gibi mânâ vererek anlayabiliriz.
[1] Zuhruf sûresi, 43/44.
[2] Buhârî, iman 42; Müslim, iman 95; Tirmizî, birr 17; Nesâî, bey'a 31; Dârimî, rikâk 41.
[3] Zâriyât sûresi, 51/55.
[4] Ra'd sûresi, 13/41.
[5] Ankebût sûresi, 29/67.
- tarihinde hazırlandı.