Zelle ve Tarize Dair
Sürç-i lisan; dilin, söylenmemesi gerekli olan şeyleri gayriirâdî olarak sehven veya hatâen söylemesine denir. Eskiler ona, zelle-i lisan' da derlerdi. Kaste iktiranın söz konusu olduğu yerlerde 'sürçme' kelimesi kullanılmaz. Çünkü sürçme, 'min gayrikasdin' yani iradesiz, ihtiyarsız yapılan fiillerde söz konusudur. Meselâ şeytanın gizli bir vesvese ile Hz. Âdem'e memnû (yasak) meyveyi yedirmesi, Hz. Âdem adına bir sürçme ve zelledir.
İnsanın, maksadının dışında bir söz ifade etmesine şimdilerde, 'maksadı aşan söz' diyorlar. Bu bir yönüyle sürçme demektir. Çünkü orada da doğrudan doğruya bir 'beyan zellesi' yaşanmaktadır. Maksadı aşan söz, bir paragrafın, bir cümlenin veya cümle ölçüsünde mânâ ifade eden bir sözün ifade edilmesi demektir. Bunların kasdî olanına ve insanın maksadını herhangi bir gâyeden ötürü gizleyerek ifade etmesine de 'tevriye' veya 'tariz' denilmiştir.
Meselâ birisi günah işlemişse, onun günah işlediğini söylemeyip, gıybet etmemek veya başkasının bilmemesi için, 'adam arzîleşti' türünden ifadeler kullanmak yerinde olur. Buna, Hz. İbrahim'in putları kırdıktan sonra, kavmine, putların en büyüğünü göstererek, 'Belki onu şu büyükleri yapmıştır.' (Enbiya, 21/63) ifadesini de örnek olarak gösterebiliriz. Bu ifade, 'Onu büyükleri yapmıştır.' şeklinde anlaşılabileceği gibi, 'O yaptı, büyükleri de işte şu.' şeklinde de anlaşılabilir.
Maâriz ise, ta'rizin çoğuludur ve daha ziyade enbiyâ-ı izâmın zelle gibi görünen hâllerini ifade etmede kullanılmıştır. Zelle daha umumidir. Bunun içine, insanın ayağının kayıp, başının dönüp düşmesi girdiği gibi, mantık ve muhakemede ortaya koyduğu yanlış hükümlerin arkasından gitmesi de girebilir. Aynı zamanda genel olarak dindeki kaymalara da zelle denilebilir.
- tarihinde hazırlandı.