Nefsin teslimiyeti
Nefsin insana teslim olması zorlu ve çetin bir çalışma gerektirir. Zira insanda sayılamayacak kadar çok zaaflar ve boşluklar vardır. Bütün bunları aşmak ve mevcut zaafları birer fazilet hâline getirmek, çok büyük ve ciddi bir gayret ister. Zira nefsin teslimiyeti, ancak bütün kötü duygu, düşünce ve isteklerden arındıktan sonra mümkün olabilir. Burada “bütün” kelimesini bilerek kullanıyorum. Çünkü bir kısım kötülükler hükmünü icra ettikleri müddetçe, nefsin teslimiyetinden söz etmek mümkün değildir.
İnsan terbiyesini bir bütün olarak ele alan tek sistem ve tek terbiye metodu –daha önce de arz ettiğim gibi– İslâm’dır. Başka sistemlerle de kısmî olarak nefsin terbiyesi mümkün olabilir ama bütünüyle asla!..
Mesela, bir yogi, az yeme, az uyuma metoduyla nefsini şehevî hislerden arındırabilir. Ama aynı şahıs yalan gibi, başkasını aldatmak gibi kötülüklerine devam edebilir. Bir Müslüman’da da aynı hatalı davranışlar görülebilir. Fakat bu, şahsın kendisinden kaynaklanan bir arızadır ve sistemle ilgili değildir. Çünkü İslâm, insanı her türlü kötülükten men etmektedir.
Her konuda olduğu gibi nefis terbiyesi mevzuunda da dengeli davranmak şarttır. Aksi hâlde insan, tümseği‑çukuru birbirine girmiş bir ucûbe hâlini alır. Evet, bir tarafıyla kemale ererken, diğer yanıyla da her zaman güdük kalır. Böyle durumda da nefsin teslimiyetinden bahsedilemez.
- tarihinde hazırlandı.