Füsunlu Işık
Söyler Seni yüz bin dil ile dağlar, dereler,
Her yanda tül tül esmâ ve sıfâtın görünür..
Duyunca adını her gönül ürperir-inler,
Çehreler büyülü bir mehâbete bürünür...
Vücudun aynasıdır varlık bunda şüphe yok;
Her canlıda Cemâlinden bin bir edâ gizli;
Münkirlere olmasa da mü'mine şahit çok:
Gördüğümüz her şey âdeta lâhut benizli...
Füsunlu ışığın gerçi her simada ayân,
Bunu güzelliğine âşinâ olan görür.
Renkler, şekiller, sûretler Seni anar her an;
Seni anar insanlar, anar ve Sana yürür.
Tesbih etmeyen var mı Zâtını bu cihanda?
Bütün eşyâ Senin şem'ine pervane döner;
Vuslat duygusu her sînede bir kara sevda,
Kara sevdalı olmak bile pâyeymiş meğer..
Bırakma hicranlara açık tahtımla beni!
Lütfedip vuslatınla rûhumu âbâd eyle!
Yakma ikbal bilmeyen kara bahtımla beni!
Bir nîm-i nigâhla olsun gönlümü şâd eyle!
Gönder ışığından rûhuma sönmeyen bir nûr!
Zuhûl etmeyeyim gayrı varlığından asla;
Ne olur insin artık mahzun gönlüme huzûr,
Kalmasın va'dinin is'âfı bir başka fasla..!
Sızıntı, Mayıs 1996, Cilt 18, Sayı 208
- tarihinde hazırlandı.