Müfredat mânâsı (13. âyet)
إِذَا kelimesi de إِنْ gibi şart edatıdır ama إِنْ şek ifade etmesine rağmen, إِذَا kesinlik veya bir durumun vukuunun en azından rüçhaniyet kesbettiğini ifade eder.
قِيلَ fiil-i mâzi olup meçhul sigasıyla gelmiştir.
اٰمِنُوا kelimesi, اٰمَنَ’den emr-i hâzır cem-i müzekker muhatap olup “iman edin” mânâsındadır.
كَمَا : كَ, harf-i teşbihtir. مَا, masdariyye veya kâffedir. كَمَا, mahzuf (zikredilmemiş) bir masdarın sıfatı makamındadır.
اَلنَّاسُ’ın izahı daha önce genişçe ele alındığı vechiyle, sıradan “insanlar”dan daha ziyade “malum ve maruf insanlar” anlamına gelmektedir. Yani bu insanlar, herhangi bir insan değil, Resûl-i Ekrem’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) iman eden insanlar demektir.
السُّفَهَۤاءُ, “sefih” kelimesinin cem’idir ve “sefeh”ten gelmektedir. Sefeh, görüş ve düşüncede hafif, noksan olma, aklı her şeye ermeme demektir. Daha ziyade avam halk için kullanılır. Kur’ân-ı Kerim’de değişik âyet-i kerimelerde de ifade edildiği gibi kâfirlerin öteden beri peygamberlere inanan insanları “süfeha”, “erâzil” gibi kelimelerle tavsif etmeleri, ilk inananların biraz da fakir, zayıf ve avamdan kimseler olduklarını göstermektedir.
Burada لَا يَعْلَمُونَ kelimesine dikkat etmekte yarar var. İlim, şuurun zirve noktasıdır. Şuur kelimesinin tahlil edildiği yerde de ifade edildiği gibi onun zirvesine ilim, bu seviyede ilim ehline de âlim denilmektedir. Zannediyorum buradaki لَا يَعْلَمُونَ kelimesinde de bu ve buna benzer mânâlar gözetilmekte
Şimdi de isterseniz, bu izaha göre âyetin mealine tekrar bakalım:
“Bir de onlara yepyeni ve terütaze bir duyuş ve hissedişle sahabe-i kiram gibi iman edin dendiğinde derler ki: ‘Sefihlerin, yani ayak takımının, mârifetsiz, kültürsüz, ilmî seviyeleri olmayan o kimselerin inandığı gibi mi inanacağız?’ De ki: ‘Dikkat edin, geçmişlerine bakın ve gelecekleri hakkında uyanık olun. Esas sefihler, yani duygu ve düşünce eksikliği içinde bulunanlar o münafıklardır. Fakat bunu bilemiyorlar, bilemezler de.’”
- tarihinde hazırlandı.