İktisat et, rahat et

İktisat ve israf konusunun ferdî ve içtimaî hayattaki ehemmiyetine binâen Bediüzzaman Hazretleri, "Yiyin, için, fakat israf etmeyin." (A'râf, 7/31) mealindeki âyet-i kerimeyi serlevha yaparak "İktisad Risalesi"ni kaleme almış.

Üstad, sadece bu ayetin dahi iktisadın kat'î olarak emredildiğine ve israfın da kesinlikle yasaklandığına delil olarak yeteceğini belirtiyor. Özellikle günümüzde, iffet ve haysiyetle yaşamak isteyen herkesin belli aralıklarla İktisad Risalesi gibi hikmet derslerini okuması, iktisadın lüzumunu ve esaslarını bir kere daha mütalaa etmesi şart.

Günümüz dünyasında iktisat etmeyen kimseler, zillete, manen dilenciliğe ve sefalete düşerler. Bugün israf, toplumun hemen her kesiminde büyük bir felaket halini almış. Çünkü lüks sayılabilecek pek çok eşya artık zaruri ihtiyaç telakki ediliyor. Mimsiz medeniyet, bedeviyete nispeten hayatı birkaç kat ağırlaştırdı, insanı el emeği ve alın teriyle kazanıp helal çizgide yaşayamaz hale getirdi. Büyük şehirlerde yaşayan bir insanın, orta halli bir gelirle yaşayabilmesine neredeyse imkân yok. İhtiyaç kabul edilen maddelerin listesi saymakla bitmiyor. Böyle olunca da iktisadı esas almayan, iffet ve izzetini koruma kararlılığında olmayan biri, çoluk çocuğu memnun edebilmek için çalıp çırpmaktan ve meşru olmayan işler yapmaktan başka çaresinin kalmadığına inanabiliyor.

Şimdilerde, reklam vasıtasıyla iyice azgınlaştırılan tüketim hastalığı maalesef dar gelirli kimselere de sirayet ediyor. Bu sebeple çeşitli hırsızlıklar, rüşvetler, spekülasyonlar, iğfaller, kaçakçılıklar ve aldatmalar ortalığı kasıp kavuruyor. Üstad Bediüzzaman'ın ifadeleriyle bu zamanda lüks ve israfı besleyen para da pek pahalı. Birinci sınıf hayata nâil olma düşüncesindeki kimseler, çoğu zaman haksız ve külfetsiz çok kazanç elde etme mukabilinde izzet, haysiyet, namus ve iffetlerini rüşvet olarak vermek durumunda kalıyorlar. Hatta dinin mukaddes saydığı nice değeri dünya menfaatlerine peşkeş çekiyorlar.

Hâlbuki Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz "İktisat eden, ailesini geçindirme hususunda darlık çekmez." buyuruyor. Bu nasihatiyle bize helal kazançla ve insan haysiyetine yakışır bir şekilde aile fertlerine bakmanın sırrı olarak iktisat yolunu gösteriyor. O'nun ümmeti olma gayretindeki bizler, yeme-içme, giyim-kuşam, ev ve eşya hususunda Ashab-ı Kiram efendilerimizin hayat tarzını örnek almalıyız. Onlara tabi olarak mütevazı ve sade bir gidişat tutturmalı, lüks ve fantezilerden uzak kalmalıyız. Bu seviyeye bir anda ulaşabilmek zor olabilir. Ancak yavaş yavaş böyle bir hayatı tesis etmeye çalışmalı ve aile efradını da bu anlayışa göre yaşamaya alıştırmalıyız. Bunu yaparsak Allah'ın izniyle mutlaka iktisadın bereketini göreceğiz. Çok az bir iâşe ile yetinmesini bilecek ve asla helal dairenin dışına çıkmayacağız.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bu konudaki hassasiyetini şöyle ifade ediyor: "Bilhassa hizmet-i imaniye ve Kur'aniyede bulunan insanlar, mutlaka kendilerini iktisada alıştırmak zorundadırlar. Aksi halde, itibarlarını yitirme, güven kredilerini kaybetme ve davalarına laf getirme ihtimalleriyle karşı karşıya kalırlar. Oysa itibar ve güven, hizmet erleri için en geçerli akçe ve en büyük sermayedir. Güvenilirliğini yitirmiş bir mü'min, irşad vazifesini yaparken kendisine lazım olan bütün sermayesini kaybetmiş demektir.

Bundan dolayı, adanmış bir ruh, hiç kimseye el açmamalı, yüzsuyu dökmemeli ve vaktinde geri verme imkânına sahip değilse başkalarından tek kuruş borç bile almamalıdır. Şayet, onun, günde üç defa yemek yemeye imkânı el vermiyorsa, iki öğünle iktifa etmeli; ona da gücü yetmiyorsa, bir defayla yetinmelidir. Hatta icabında çocuklarını doyurmalı, kendisi yarı aç kalmalı, buna davası hatırına katlanmalı ve şartlar nasıl olursa olsun mutlaka iffetini ve izzetini korumalıdır."

Demek ki, dava adamı yaşama zevki, hayat kaygısı, rahat tutkusu, lüks arayışı ve israf alışkanlığından fersah fersah uzak kalmalı. Süt gibi duru, su gibi berrak ve toprak gibi mütevazı halini ömür boyu korumalı. Kendisinden öncekileri yiyip bitiren lüks, israf, debdebe ve ihtişam onun hayatından içeri girememeli, hele gönlüne yol bulamamalı ve ona hükmedememeli. Hizmet insanı, maddi debdebe ve ihtişamla başkalarına sempatik görünme peşinde olmamalı. Çünkü izzet Müslümanlıktadır ve İslam'dan başka izzet vesilesi aramak maskaralıktır.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in buyurdukları gibi "Allah sûretlere, cisimlere değil, kalblere bakar." Demek ki tesir de sûretin güzelliğinde değil, sîretin mükemmelliğindedir.

Dualarınız istirhamıyla Ramazan bayramınızı tebrik ederim.