Diyanet’e yapılacak en büyük kötülük

Hafta içinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den tuhaf bazı açıklamalar geldi. Tabii ki Başkan, çok sert ve yoğun tepki de gördü. Sayın Görmez, "Hırsızlık kötü bir şeydir ama..." diye başlıyor tartışmalı sözlerine. İslam dinince kesin haram ilan edilen hırsızlığı 'ama'lar eşliğinde izah ediyor. Önce burada bir durmak; derinden derine "tövbe estağfirullah!" demek gerekiyor. Devamında daha da kötü bir yere kayıyor Sayın Görmez. Ona göre "Milletin maneviyatını çalmak daha kötü" imiş. Peki, neymiş milletin maneviyatını çalmak, hangi ölçüler belirliyormuş bu hırsızlığı ve kimmiş bu hırsızlar? Belli ki Reis Bey, dini yorumlardan ziyade, siyasi hamleler yapmayı tercih ediyor. Güya, "Hırsızlık kötü bir şeydir ama..." diyerek dini hükmü yabana atmadığını gösteriyor ve bu arada delilsiz ispatsız laflarla 'Cemaat'i suçluyor. Allah'tan korkmak gerekiyor; Diyanet İşleri Başkanı da olsan O'ndan korkacaksın, gıybet, suizan, iftira gibi günahlarla kul hakkına girmeyeceksin. Milyonlarca insanın hakkına tecavüz ettin mi her birinden helallik dilemek zorunda kalırsın... Diyanet'i temsil eden kişiye ulu orta konuşmak yakışmıyor. Çünkü Başkan Bey ne dinin tarif ettiği hırsızlık fiilini aklamak zorunda; ne de laf oyunlarına başvurarak bir camiayı zan altında bırakmaya mecbur. Hiç kusura bakmasın iki yaptığı da büyük vebaldir. Ortada bir manevi hırsızlık varsa onu somut vasıflarıyla tarif etmek gerekir. Mesela demek zorundasın ki "Yolsuzluk, usulsüzlük, kamu malını peşkeş çekme gibi günahları Selamünaleyküm, maşallah, inşallah gibi derin manalı sözlerin arasına sıkıştırmayın. Öyle yaparsanız maneviyat hırsızlığı da yapmış olursunuz." Yanlış mı? Maneviyat hırsızlığı diye bir hassasiyetiniz varsa şu tür cümleler kurmak zorunda değil misiniz: "Ey dini söylemlerle yola çıkıp halka öncülük etmek isteyenler! Milleti haraca bağlayıp havuzlar oluşturmak, o havuzlardan villalar yapmak, konaklar almak; hatta o imkânları kullanarak medya imparatorluğu kurmak ve oradan her gün yalan ve iftiraya başvurmak en büyük maneviyat hırsızlığıdır."

Söylenecek çok söz var; ancak Diyanet Teşkilatı'nda çalışan çok değerli bir kadro var; onları -dolaylı yollarla da olsa- incitmek istemiyorum. Lakin tarih huzurunda şu kadarcığını söylemeye mecburum: Sayın Görmez, Diyanet Teşkilatı, hiçbir dönemde sizin zamanınızdaki kadar siyasetin küçük hesaplarına alet edilmedi, ağırlığını kaybetmedi. Zat-ı âliniz devrinde öyle yanlışlar yapıldı ki herkesi kucaklaması, temel hak ve özgürlüklerin yanında yer alması gereken Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, parti il teşkilatı gibi emre amade hale getirildi. Hutbelerin bile artık partinin ikbaline göre hazırlandığına dair bir iddiaya yüreklere su serpecek bir cevap veremediniz Sayın Başkan. Diyanet'e duyulan güveni her geçen gün daha derinden sarsıyor, siyasete yaslanan görüntünüzle Teşkilat'ın saygınlığına zarar veriyorsunuz. Saygınlık protokolde oturduğunuz sıra ile ölçülmez; şeaire tazim ve izzet-i İslami'nin vakur temsiliyle ölçülür. O Teşkilat'a yıllarını veren ve orada can u gönülden hizmet eden onca değerli insanın ilmini, emeğini siyasi rüzgârlara teslim etmek hangi İslamî prensiple telif edilebilir? Diyanet'in anahtarını siyasetçiler

***

Bank Asya'nın devlet eliyle batırılmak istendiği artık kati bir hadisedir. Bunu planlayanlar, bu planı devreye sokanlar, bu menhus gayreti hayata geçirenler ve onların uyguladığı yöntemler en ince ayrıntısına kadar biliniyor. Suç belli, suçlu belli, şahitler ve deliller aşikâr. Bu saatten sonra bu işte dahli olanlar (memur seviyesinde de olsa) yanlış bir iş yaparak hem kendilerine hem ülke ekonomisine zarar vermemeli. Zira hesabı çok ama çok ağır olacak...

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/ekrem-dumanli/sahi-turkiye-neden-korkuyor_2244224.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.