Sızıntı Dergisi

Seçkin şahsiyetler tarafından hazırlanıp her ay okuyucuların istifadesine arz edilen ve muhterem okuyucuların her ay merakla bekledikleri bazı dergiler vardır. İşte bu seçkin dergilerden biri de hiç şüphesiz Sızıntı'dır. Bu derginin diğerlerinden önemli farklılıkları vardır. Şöyle ki:

  • Sızıntı, görünüm itibariyle "albenisi" olan bir dergidir. Çünkü bu dergi her ay farklı bir şekilde çıkmakta, gözü ve gönlü kamaştıracak bir şekilde hazırlanmakta ve değişik kitlelerin beğenisini kazanacak bir tarzda okuyucularına hitap etmektedir. Bu beğeni ise elbette ki mizanpaj, renk seçimi, estetik ve baskı kalitesinden kaynaklanmaktadır.
  • Sızıntı dergisinin muhtevası diğerlerinden çok farklıdır. Çünkü bu dergi çıkmaya başladığı ilk yıllardan beri sürekli olarak tırmanma şeridinde yol almış, çok değişik insanların hidayetlerine ve gelişmelerine zemin hazırlamış, her şeyden önce kendi insanımızın ilim, düşünce, ahlâk ve kültür sahalarında yükselmesine vesile olmuş ve bu sahada rüşdünü inkâr edilemeyecek bir açıklıkta ispat etmiştir. Bu başarının temelinde yatan ana unsur ve biricik sebep ise, şüphesiz ki Cenab-ı Hakk'ın rahmet ve inayetiyle muamelede bulunması ve emeği geçenlerin samimi çalışmalarına tevfikat-i sübhaniyyesini yâr etmesidir.
  • Sızıntı, çıkmaya başladığı ilk aydan beri "sevgi, şefkat ve hoşgörü" anlayışıyla herkesle dostluk kurma sözü vermiş ve bunca yıldır sözünde durarak genciyle-ihtiyarıyla her yaşa hitap etmiş, madde ve ruh arasında sağlam bir denge kurmuş ve bu cümleden olarak, bir taraftan maddeyi aydınlatmış, diğer taraftan ruhu şahlandırmış, bir eliyle geçmişi diğer eliyle de geleceği tutmuş ve gerek insanlar, gerek iç-dış dünyamız, gerekse geçmiş ile gelecek arasında ciddi köprü kurmuş bir dergidir.
  • Sızıntı; günlük, geçici ve çabuk eskiyen aktüalite ile değil; eskimeyen ve cazibesi kaybolmayan gerçeklerin izahı ile meşgul olan bir dergidir. İlim ve düşünce dünyasına ileri sürdüğü isabetli yorumlarla girmiş ve bu özelliğini yaklaşık olarak otuz yıldır sürdürmektedir. Öyle ki, yıllarca önce yazılmış olan bazı hususları bugün okuduğunuzda sanki bugün yazılmış zannına kapılıyorsunuz. Bunun sebebi, herhalde ufku geniş bir düşünce, kararlı bir irade, ciddi bir hasbilik ve azim dolu bir gayretle çıkmış olması, özellikle de bir kısım fen ve ilimlerle ilgili konulara dine, ilme ve akla saygılı bir şekilde temas etmiş olmasıdır. Bu itibarla Sızıntı, kendisine her zaman ihtiyaç duyulacak ve sık sık başvurulacak, güvenilir, ansiklopedik bir bilgi kaynağı olmaya namzet bir dergidir.
  • Sızıntı dergisinin her bir sayısı, muhteva olarak hem ruhun inci dolu derinliklerinde, hem aklın berrak yamaçlarında, hem de kalbin zümrüt tepelerinde dolaşır. Yani bu dergi, hem ruha, hem kalbe, hem de akla hitap eden, diğer bir ifadeyle insanı bütünüyle ele alıp öyle değerlendiren ve tatmin eden bir hususiyete sahiptir.
  • Sızıntı dergisini Allah'ın inayetiyle bu derece itibarlı kılan bir diğer husus, onun sağlam ve kalıcı bir misyona sahip olmasıdır.

Bu misyon şudur:

Bu derginin temelinde hasbîlik ve fedakârlık vardır. Bu dergi geleceğe karşı ümitle çıkmaya başladı ve karamsarlığa bürünen insanımıza ümitler ve beşaretler vererek hayatiyetini ve tazeliğini devam ettirdi. Evet, Sızıntı dergisi, yayın hayatına çok mühim bir hakikatın müjdesiyle başladı ve okuyucularının karşısına bununla çıktı. Bu müjdeli hakikat, az bir gayretle ölüden dirinin çıkarılacağı, çöllerin çemenzâra, harabelerin ümranlara ve bozkırların bostanlara dönüşeceği müjdesi idi. Yani ciddi ızdıraplardan kaynaklanan göz yaşları ve samimi gayretlerden kaynaklanan alın terleriyle fitne ve fesat ateşlerinin söndürülüp yerlerinin gül bahçelerine çevrileceği ve az bir gayretle çile ve ızdırapların sona erdirilip yüz güldürücü semerelere ve bütün ağlamaların gülmelere dönüşeceği beşareti idi. Ve gerçekten Yüce Allah'ın muvaffak kılmasıyla yıllar sonra da olsa öyle oldu ve öyle olmaktadır.

Sızıntı, akıl ve kalbleri aydınlatan, yeryüzünün asıl sahiplerinin vasıflarına uygun insanlar yetiştiren, hikmet ve maslahat peşinde koşan, bereketli ve feyizli eserlerdeki hakikatleri açıklayan, kuvvetli bir şahs-ı mânevîyi teşkil eden kimselerin temsilcisi ve referansı durumunda bulunan, öğrenmeyi ve ögretmeyi, yani nefsin ıslahını ve neslin terbiyesini birlikte ele alıp götüren ve başkaları için yaşamayı hayatın temel gayesi hâline getiren bir dergidir.

Bu gibi dergilerin, dinin ruhunu rencide edecek bir tarzda çıkması şöyle dursun; dini sevdirecek, inanların ruhlarına serin su serpecek, müteredditlerin tereddütlerini giderecek, muannit ve münkirleri ikna veya en azından ilzam edecek bir tarzda çıkmış olması, onların itibarlarını yükseltmiş ve onları milletin moral ve besin kaynağı derecesine yüceltmiştir.

İşte bu gibi hususlardan ötürüdür ki, milletin ruh köküne bağlı, mânevî değerlere saygılı, millî ve mânevî birlik ve bütünlükten yana olan bu gibi dergilerin daha geniş sahalarda yaşatılmaları için çalışıldığına ve daha nice yıllar çalışılacağına dair ümidimiz tamdır.

Ancak gerek bu fakiri, gerekse milletimizi kesintisiz bir ümide ve bir hüsn-ü zanna sevk eden çok önemli bir husus daha vardır. O da şudur: Bu millet, dinamik ve aktif bir yapıya, hassas bir kalbe ve huşyar bir ruha sahiptir. Bu itibarla da bu millet aslında Yüce İslâm dinine ve mânevî değerlerine bağlı olan bir millettir. Nasıl ki bir kan grubu, uyuşamayacağı bir kan grubunu kabul etmiyorsa, bu milletin de tarih boyunca sahip olduğu "İslâm" adındaki kan gurubu ve bu şuur etrafında sahip olduğu kanaat ve basiret, haya ve edep dışı olan, milletin yüce değerleriyle eskiden beri uyuşmayan, devletin âli menfaatlerini zedeleyen, şu milletin tarihten süzülüp gelen millî örf ve adetlerine ve sağlam aile yapısına ters düşen bir kısım doktrinleri ve anlayışları kabul etmeyecek, sonunda ya onları kendi sağlam bünyesinde eritecek veya onları saf dışı edecektir.

Netice kelâm ve ifade-i meram

Bir insanın her dönemi ve her mevsimi değerlendirmesi çok önemlidir. Mühim olan sürekliliktir. Bahar gelsin de, bayram gelsin de, ramazan gelsin de, okulumu bitireyim de, emekli olayım da öyle hizmet ederim fikri, şeytanın aldatmasından başka bir şey değildir.

Fedakârlık Sahabe mesleğidir. Fedakârlık adına hasımlarda bulunmayan imkân ve fırsatlar bizde vardır. Her şeyden önce bizim elimizde imanın yenilmez gücü, Kur'ân'ın sönmez nuru ve tarihimizin şerefli itibarı var. Ayrıca hak yolda çalışanlara İlâhî yardımın geleceği sözü var.

Milletin eğitiminde, okulların ve kitapların yanında dergiler de çok ciddi bir öğretim ve eğitim vasıtasıdır.

Mademki faydalı kitap ve dergileri okumak, hem de düşünerek ve anlayarak okumak bu kadar önemlidir. Öyle ise bizler de, imkânlarımız ölçüsünde faydalı şeyleri okumaya ve öğrenmeye vakit ayırmalıyız.

Okullarda öğrendiklerimizle yetinmeyip evlerimizi de ilim ve kültür yuvası hâline getirmeli ve onları ilmin feyziyle şenlendirmeliyiz. Bunun için de, hiç olmazsa, evlerimizi haftada veya ayda bir defa ilim meclislerine ve ilim sohbetlerine açmalı, evlerimizi bir sohbet ve ilim meclisi ve bir irfan mektebi hâline getirmeli, komşularımızı veya tanıdıklarımızı davet etmeli, bir-iki saat kadar da olsa bazı şeyleri okuyup öğrenmeli, çevremizde bulunan ve bilgilerine güvendiğimiz bazı kimseler, tanıdıklarını davet etmeli, o geceyi ilim ve kültür adına değerlendirmeli, bilgi ve kültürümüzu artırmalıyız.

Serveti ilmin eline vermeli ve okuyanlara özellikle kitap ve dergi noktasında sahip çıkmalıyız ki, yüce değerlere hürmetkâr, millî örf ve âdetlere saygılı ve sağlam aile yapısına sahip olan bir toplum meydana gelmiş olsun.

Dünyanın değişik yerlerinde hiçbir mantığa dayanmayan bir kısım insanlar, sırf nefislerinin arzusu veya bir kısım maddî çıkarları uğrunda akıl almaz derecede fedakârlık yapıyorlar. Halbuki bizim dinimiz Yüce İslâm'dır. İslâm dini ise akla ve ilme dayanmaktadır. En son ve en mükemmel dindir. Evrensel bir dindir. Öyle ise bizler herkesten daha çok çalışmalıyız ki, insanlık bir an önce sulh u salâha ve fevz ü necata kavuşsun.

Faydalı kitapların ve dergilerin neşrettikleri hakikatleri ve faydalı bilgileri okuyan gözlere, dinleyen kulaklara, anlayan ve düşünen akıllara, anlatan ve neşreden dillere ve bütün bunlardan zevk alan ruhlara ve kalblere binlerce selam olsun. Ümit ederiz ki, Yüce Mevlâ'mız, böyle bir gözü, böyle bir kulağı, böyle bir dili ve böyle bir ruhu yakmaz ve bunların sahibini dünyada ve ukbada mahcup etmez; tam aksine, onu ebedî saadet saraylarında sonsuz ikram ve ihsanlarıyla ebedî olarak taltif ve tekrim eder.