Bu Ramazan Ayı Kalbime Bir Umut Yağmuru Yağdı

Müslüman dostlarımın yanında geçirdiğim bu Ramazan ayı, İslamiyet hakkında ufkumun genişlemesine vesile oldu. Dini muhtevalara pek vâkıf olmamama rağmen İslam'ın bir aksiyon dini olduğunu bütün varlığımla hissettim. Aslında bu ecnebi kelime Türkçenin dokusuna pek uymaz; yine de Necip Fazıl, Anadolu konferanslarının birine 'İman ve Aksiyon' ismi vermişti. Üstadın bir bildiği vardır, diyerek İslamiyet'le olan rabıtamı adlandırmak için -daha isabetlisini bulamadığımdan- şimdilik bu tabiri kullanacağım. Öyle ki İslamiyet'in, bize en çok hitap eden ciheti, aksiyon potansiyelidir. Bütün nimetler gibi, bu nimetin de tarifi zordur. İslam'la nasıl tanıştığımın hikayesini dinleyin, belki birbirimizi daha iyi anlarız.

Sovyet İmparatorluğu'nun inkıraza yöneldiği yıllarda dünyaya gelmişim. O dönemde kızıl imparatorlukta yaşayan Müslüman nüfusu 50 milyon civarındadır. Dininden, dilinden koparılmış, maneviyatını gizleyerek yaşayan 50 milyon Müslüman kardeş. Onlardan hiçbir şey öğrenmedim. Belki sorsam dinini anlatacak kişiler çıkardı aralarından; fakat sormadım, merak duymadım. Tıpkı kendi dinime pek merak duymadığım gibi... SSCB dağıldı gitti, ortaya yepyeni bir Rusya çıktı.

Merak ettiğim ülkeleri heyecanla gezmeye başlayınca SSCB'nin dağıldığını, ancak üzerimize kızıl bir leke bıraktığını anladım. 'İşgalci Rus', 'komünist' diye haykıran bakışlar hissettim sırtımda. Halbuki komünist değilim, ayrıca Rusya'nın Orta Asya'daki beceriksiz hakimiyet geçmişinden utanıyorum, diyalog istiyorum... Kime anlatacaksınız! Akıl hastası diktatörlerin hırsıyla genişleyen SSCB topraklarında üç kuşak eziyet çeken Müslümanlardan kafi derecede özür dilendi mi? Suni bir müdahaleyle, Rus halkının talihsiz kaderine dahil edilmiş bu halklarla daha sonra jeostratejik bağların ötesinde, komşuluk ve dostluk gibi medeni ilişkiler kurulmaya çalışıldı mı? Gördüğüm kadarıyla Asya hâlâ bunun hasretini çekiyor.

İslamiyet'le, memlekette değil Türkiye'de tanışmak nasip oldu. Türkiye'ye geldiğimde cebimde, 'yabancı' din ve kültürleri tanımayı mümkün kılan bir anahtar vardı: Hoşgörü. Türkiye'de açmak istediğim bütün kapıları açtı bu anahtar. Saint Petersburg Rus-Türk Koleji'nden mezun olduğumda, diplomayla beraber elime verilen bu anahtar keşke her çocuğun, her gencin elinde olsa... Bu sene Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği bir iftar yemeğinde benim gibi bahtiyar 12 gençle tanıştım. Dünyanın dört bir köşesinden medeniyetler beşiği İstanbul'a gelen bu gençler Türk okullarından mezundu. Türkçe konuşulan yuvarlak masada hangi yemeği yediğimizi hatırlamıyorum; bizi bir araya getiren, tarifi zor olan o aksiyon ruhunun büyüsüne kendimi o kadar kaptırmıştım ki...

Aksiyon, yani icraat, devamlılık, fedakârlık, sabır, umut.

Bizim okullar, mümin Anadolu insanının aksiyon ruhuyla açıldı. Ve bu icraat, İslam dünyasında en çok saygı duyduğum, umut bağladığım icraattır. Hıristiyan dünyasında buna benzer bir aksiyon olacak mı merak ediyorum.

Bu Ramazan ayı kalbime bir umut yağmuru yağdı.

Bayramınız mübarek olsun.