Çanakkale'nin Vasiyeti

İlk sayısı Kasım 1915'te yayınlanan "Harp Mecmuası", Çanakkale Muharebeleri'nin 90. yıl hatırası olarak Kaynak Kitaplığı tarafından "aziz milletimize hediye" olarak sunuldu. Dr. Ali Fuat Bilkan ve Ömer Çakır tarafından hazırlanan eser, bugünkü nesiller için tam bir ibret, fedakârlık ve kahramanlık vesikası.

Zamanın Harbiye Nezâreti tarafından yayınlanan mecmuanın yayın hayatı 1918'e kadar sürmüş ve 27 sayı yayınlanmış. Mecmuanın ilk sayısında "Niçin Çıkıyor?" sorusu şöyle cevaplanmış: "İşte Harp Mecmuası, varlığımızda bu mühim inkılâbı yapan, en büyük ve en kuvvetli düşmanlar karşısında neslinin ve dininin ananesine uygun bir kahramanlık ve fedakârlıkla cenkleşen muazzam ordumuzun altın destanını, yazılar ve resimlerle ebedîleştirmek, onu bütün dünyanın gözleri önüne yaymak için çıkıyor."

Dönemin önemli ediplerinden Süleyman Nazif, Çimentepe'de şehit olan altı gencin kahramanlıklarını anlatırken, son şeref ve fazilet mücadelesi verdiğimiz yerlerden olan Çanakkale'de bir neslin duygularına da tercüman oluyordu:

"Vatanın, kendi hayatını idame için, evladının hayatını sancak altına, silah başına davet ettiği tehlike gününde, zâbit (subay) namzeti olmaya şitab etmiş olan o altı genç, vicdanlarından südûr eden bir irade-i mukaddese ile artık şehid namzeti olmaya terfi-i nefs ediyorlardı. Bir akşam evvel yazıp bestelemiş oldukları; 'Bu toprağı Türk'ün kanı yoğurdu/Annem beni bugün için doğurdu' şarkısına bir ağızdan başlayarak siperlerden dışarı fırladılar.."

Onlar şehit olurken, cephe gerisinde bir annenin, cepheye uğurladığı oğluna söyledikleri de bir başka sayıda şu ifadelerle yer alıyordu:

"Hüseyin annesinin elini öptü. Zavallı, ciğerparesini bir daha kokladı. Dedi ki: "Hüseyin.. dayın Şıpka'da, baban Dömeke'de, ağaların da sekiz ay evvel Çanakkale'de yatıyorlar. Bak, son yongam sensin. Minareden ezan sesi kesilecekse.. camiinin kandilleri körlenecekse sütlerim haram olsun.. Öl de köye dönme. Yolun Şıpka'ya uğrarsa dayının ruhuna fatiha okumayı unutma. Haydi oğul Allah yolunu açık etsin."

Çanakkale'de, "bitti" denilen bir milleti dirilten bir ruh vardı. Anne öyle diyor, evlâdı şarkılarla ebedî bir hayata koşuyordu.

Pekiyi Çanakkale'den bugüne söylenecek nedir? Onu da, Çanakkale'deki ruhu, bugünkü nesillere taşımak için ömür tüketen muhterem Fethullah Gülen söylesin:

"Artık maddi kılıç kınına girmiştir. Medenilere galebe ikna iledir. Güç ve kuvvet ile insanları bir yere yönlendiremezsiniz. Süper gücünüzle gider bir yeri işgal eder, yakar yıkar, insanları öldürürsünüz ama, bütün dünyanın tepkisini alırsınız. Öte yandan akıl, mantık, muhakeme ile evrensel insanî değerlerle giderseniz, gönüllere sultan olursunuz, Allah'ın inayetiyle.

"Günümüzün mefkûre insanları konumlarının farkındalar. Maddi mukavemet yok artık günümüzde. Kavga yok, silah yok... Sevgi var, uzlaşma var, anlaşma var. Başkalarına iyi örnek teşkil etmek var. Herkesin konumuna saygı, hoşgörü ve diyalog var."

Evet, Çanakkale'nin bugüne vasiyeti; gerçek bir temsil kabiliyeti ile gönüllere sevgiyle girmektir.

Çanakkale fedaileri ile muhabbet fedaileri tarih sayfalarında el ele tutuşuyorlar...