Türkçe Olimpiyatları ve Ağlayan Dilimiz

7. Türkçe Olimpiyatları'nı gözyaşlarımıza hakim olamadan takip ettik. Dünyanın neredeyse tüm kıtalarından, her kıtadan toplam 115 ülkeden, bu ülkelerden toplam 700 öğrenciyi bağrımıza bastık, kalbimizde misafir ettik.

Evet 700 öğrenci. Değişik yaşlardan 700 taze fidan.

İstiklal Marşımızı, 10 kıtasını ezbere okuyan 4 yaşındaki Lois Zumbu Nbuku ile 5 yaşındaki Eunice Zumbu Tadisa iki kız kardeşleri dinlerken ağlamayanınız var mı?. Kongo'dan gelmişler. Sahi, Kongo'nun dünya üzerindeki yeri hemen aklınıza geldi mi?

Evet, artık Türkçe Olimpiyatları'nın sekizincisini bekliyoruz.

Temsil edilen ülke sayısındaki artış bizi belki bu yılkinden daha az etkileyecek. Belki on binlerce dünya çocuğunun arasından büyük bir çaba ve çetin elemelerin ardından, yine de katılan öğrenci sayısı 1000'i aşacak.

Ve en önemlisi, Türkçeyi bizden daha iyi, daha güzel ve daha doğru konuşabilen çocukları gördükçe, bu yılkinden daha fazla ağlayacağız. Ağlayan dilimize ağıtlar yakacağız.

Evet, farkında olalım olmayalım, konuştuğumuz Türkçe Türkçe olmaktan her geçen gün daha fazla çıkıyor.

Her geçen gün dilimizdeki yabancı kelimeler yerlileri yerinden ediyor. Yerli kalanların çoğu ise bozuluyor, dağılıyor, eğilip bükülüyor.

Uçuyos, geziyos, konaklıyos, yiyos, içiyos, yatıyos, kalkıyos…

Bu ifadelere maalesef aşinayız. Çocuklarımızın dilinde tekerleme olmuş durumda.

Daha kötü ve yanlış kullanımlar sıradanlaştı, hatta normalleşti.

Her birisini kendine özel telaffuz ve söyleniş tarzı da var. Kuralına göre söylemeyenler ayıplanır oldu.

"Triplere girmek", "oha falan olmak", "ayar olmak"…

Sokakta değil, evimizin içinde, kendi çocuklarımızın dilenden dökülenlere bir bakın!

Çekilmez oldun yaaa! Saçmalama ooooluuum! Bi kafa koycam şimdi! Yeme bizi ooolum! Ayıpsın! Naaaber? Çok kafa çocuk! Koptum! Adam uçmuş yaaa! Baaay! Wooow!.

Hemen söyleyelim, seçtiğimiz bu ifadeler mümkün olduğunca masumane örnekler. Ya gerisi?

Merak ediyorum, Türkçe Olimpiyatları için gelen o çocuklar Türkçeyi bizden daha iyi ve doğru konuşurken, bizim dilimize bakıp ne dediler? Caddelerde, alışveriş merkezlerinde, otellerde, tabelalarda gördükleri kelimeleri görünce ne düşündüler?

Little Big, Big Star, Marko Delli, Conan Jeans, Lee, Weber Jeans ve Galila Restaurant, LC Waikiki, Rodi, Big Free, Tifanny, Cotton Shop, Benson Jeans, McDonald's, Burger King, Pizza Hut, Domino's Pizza, Caroussel, Galleria, Capitol, Atrium, Carrefour, Groseri Market, Coiffeur Angle gibi telaffuzda bile zorlandığımız belki binlerce yabancı isim.

Kimi mağaza, kimi lokanta, kimi kasap, kimi alışveriş merkezi…

Special dürüm, ekmek shop, light köfte gibi… Rainbow Kasabı, Kadir Has Center, Dürüm Land, Cafe Beyzade, Galaxy Alışveriş Merkezi, Ev Shop, Yeşil Plaza, Vatan Computer…

Bunlar da yarı yarıya melez isimler.

Türkçe Olimpiyatları'na katkısı olan hemen herkesi gönülden tebrik ediyorum.

Türkçeyi en doğru ve en duru şekliyle öğrettikleri için…

Bizim kendi dilimize neler yaptığımızın farkına varabilmemizi sağladıkları için…

Ve o elleri öpülesi öğretmenlerimizden çok önemli bir ricada bulunmak istiyorum:

Öyle bir eğitim verin ki öğrendikleri Türkçeyi unutmasınlar. Konuşları hiç bozulmasın.

Çok yakın bir gelecekte dilimizi onlardan öğrenmemiz gerekebilir…