Kalbin Zümrüt Tepeleri'ne Yolculuk
İnsan bir seyyah, yol uzun, ömür kısa, meşakkat çok, azık az. Hem zayıf ve de âciz. Böylesi sıkıntılı bir yolda hedefe varabilmesi için himmet ve rehbere yani mutlak inayete muhtaç. Bu himmetle ancak seyerân ettiği yol Kalbin Zümrüt Tepeleri'ne kadar varabileceği saadet yolu haline dönüşebilir.
Kalbin Zümrüt Tepeleri insanın istidadında sahip olduğu değerleri tanıma ve kendi künhüne vakıf olması yolunda bir davetiye. Kâb-ı kavseyne kadar uzanan yolculuğunda uğrayacağı güzergâhlara ışık ve rehber. Sözün özü, Kalbin Zümrüt Tepeleri insanın bu yalnız ve karanlıklar içindeki yolunu aydınlatan adeta bir misbah, yönlendiren bir pusula vazifesi görüyor.
Kalbin Zümrüt Tepeleri ile bir ömür kullana gelinen kavramlara adeta ruh girmekte. Hangi kavrama göz atılacak olursa 'hel min mezîd' terennümü içinde defalarca okuma iştiyakı ile ve her defasında da satır aralarından gizlenmiş olan nazlı ve de nâzenin manâlar gün yüzüne çıkmakta, gerçek boyutları anlaşılmakta. Manâ-yı ismin kalın perdesinden harfî okunmakta. Ülfeti terk ile öze ulaşılmakta. Alışılmışlığın yokluğundan sıyrılınarak varlığa geçilmekte. İnsanı çepeçevre kuşatan karmaşıklık bir anlama, siyah-beyaz renge inkılâb etmekte. Kalbin Zümrüt Tepeleri okundukça insanı geç kalmışlığın nedâmeti içinde bırakmakta.
Hürriyet kelimesinden ne anlıyorsunuz diyelim misal olarak. Ve bu yaşımıza kadar ne anlıyorduk? Her ne anlıyordu isek, o kavramın hayatımız ve yaşantımıza olan katkısı o anlayışımız çerçevesinde kalmış demektir.
Hürriyet, 'Meşru her isteğin, herhangi bir engelle karşılaşmadan gerçekleştirilmesi' olarak girmiş anlayışımıza. Veya 'herhangi bir baskı, mahkûmiyet, boyunduruk altında bulunmama hâli veya ferdin kendi haklarına sahip olması' şeklinde yorumlanmış. Kalbin Zümrüt Tepeleri ise bu anlayışın dar çeperini genişleterek 'insanın Allah'tan gayri hiçbir şey ve hiçbir kimsenin boyunduruğu altına girmemesi, hiçbir şeye serfürû etmemesi' bu tanımıyla 'Cenâb-ı Hakk'a hâlisâne kullukla mebsûten mütenâsip ve kemal-i ubûdiyetin lâzımı kabul edilmiş' hürriyet. 'Bu itibarla, denebilir ki insan, Allah'a kulluğu ölçüsünde hürdür. Kulluktan nasipsiz olanlar hür olamayacakları gibi, gerçek insânî değerleri kavramaları da mümkün değildir. Zira bunlar, hiçbir zaman beden ve cismâniyetin girdaplarından kurtulamaz, kalbin, ruhun hayat ufkuna ulaşamaz ve özlerini kendine has derinlikleriyle duyamazlar.'
Başka bir örnekte; yabancılık, vatandan ayrı düşme mânâlarına gelen 'gurbet' kavramı Kalbin Zümrüt Tepelerinde 'Maksûd'a ulaşabilmek için, o güne kadar alışılagelen dünya ve onun câzibedar atmosferinden uzaklaşma veya o atmosferde uhrevî buudlu yaşama' şeklinde yorumlanmış 'hâlinden-dilinden anlamayan insanların içinde hâl ehlinin gurbeti, fâsık ve fâcirlerin arasında salihlerin gurbeti; mülhid ve münkirler karşısında iman ve iz'an ehlinin gurbeti; cahil ve görgüsüzler dünyasında ehl-i ilim ve irfânın gurbeti; suret ve şekil erbabı beyninde mânâ ve hakikat erlerinin gurbeti gibi garipliklere' işaret edilmiştir. Bu itibarla ruhunda ötelerin özlemini duyanlar ayrı bir gurbet; malı, mülkü, safası fâni hulyâ bu dünyaya dilbeste olanlar da ayrı bir gurbet ızdırabıyla hep kıvranır dururlar, Kalbin Zümrüt Tepeleri diliyle.
İlim kelimesine geçelim. 'Kalbin Zümrüt Tepeleri' bu kavramı önce hepimizin bildiği yaygın anlamıyla yani, 'İnsan duygularıyla elde edilen veya Allah'ın (celle celâluhu) vahiy ve ilham yoluyla bildirdiği bilgi' şeklinde nakleder. Ardından ilmin kullana geldiğimiz 'Gerçeğe, vâkıa uygun bilgi veya bir şeyi olduğu gibi kavrama, kesin olsun olmasın, tasavvur veya hüküm olarak, mutlak mânâda idrak etme, düşünme ve anlama, çoğu kere de mârifet mânâsına geldiğini nakleder. Buraya kadar nakledilenler hemen hemen hepimizin malumu kültürel malumat nevindendir. Ancak bu noktadan sonra 'Kalbin Zümrüt Tepeleri' bu kavramın asıl bilinmesi gereken anlam ve boyutlarını takdim ederek dar ufuklarımızı şu ifadelerle açmaktadır: 'İlim, akıl, sem' u basar yoluyla elde edilen bilgi ve mârifetten daha çok, verâlardan akıp gelen tecellî-i ilm-i ilâhî dalga boylu öyle bir nûr ve ziyâdır ki, gelir bütün ruhu sarar ve insanın derûnundaki sır yamaçlarında, hafî tepelerinde, ahfâ zirvelerinde çiçek çiçek tüllenir ve hep Sonsuz'un vâridatıyla gürler. Bu ilâhî tecellîye mazhariyetin mebdei, sır ve ötesinin Şems-i Ezel'e teveccühü, beden ve cismâniyetin kalb ve ruh seviyesine yükselmesi ve sînenin iman, muhabbet, aşk ve cezbe ile Zât-ı Hakk'a yönelmesi; müntehâsı da ilm-i ledünnîdir.
Son olarak mücahede kavramına göz atalım Kalbin Zümrüt Tepelerinin yamaçlarından. İnsanın teşebbüslerinde ciddî olması, güç ve tâkatını tam olarak ortaya koyması anlamıyla tanıdığımız bu kavramı Kalbin Zümrüt Tepeleri; 'İradenin hakkını vermek, nefis ile savaşmak, onu yenebilme yollarını araştırmak, bedenin istekleriyle dinin emirleri –velev müstehab ve âdâb olsun– çakıştığında tercihlerini her zaman din istikametinde gerçekleştirmek; yemede, içmede, uyumada, konuşmada zarurî olanla iktifâ edip, ibadet ü taat ve hayrât u hasenâtta iyiliğe doymamak' gibi olması ve bilinmesi gereken engin anlamıyla takdim eder muhataplarına. Erbab-ı mârifetin; maddî mücâhede, mânevî mücâhede; diğer bir tasnifle 'cihad-ı asğar', 'cihad-ı ekber' diye tahlil edegeldiği mücâhede, nefis ve şeytana karşı, mesâvi-i ahlâk diyebileceğimiz fena huy ve fena davranışlara karşı ve kendi şartları içinde zarurî hâle gelince, düşmana karşı savaşın, direnmenin, tetikte olmanın, teyakkuzun ve hazırlıklı bulunmanın unvanı olmuştur. Böyle bir mücâhedenin en önemli esası da hiç şüphesiz cismanî ve nefsânî arzuları zabt u rabt altına alıp vicdan mekânizmasının manevra kâbiliyetini artırmaktır.'
Evet, sadece birkaç örnek çerçevesinde tanıtmaya çalıştığımız bu eser yine kendi ifadeleriyle 'insan ruhunun saflaşıp kendi özüyle bütünleşmesi, bütün zaman ve mekanları aşarak bir bilinmez buuda ulaşması, gönlün çeperini kuşatan peçenin sıyrılıp, kalb gözünün sonsuza uyanması ve bu haliyle dillerin bağı çözülüp bir beyan çağlayanına dönüşmesi' yolunda bir başvuru kitabı, uçsuz bucaksız okyanuslarda rehber pusula ve el ve gönüllerden düşmeyecek merci eser olacaktır.
- tarihinde hazırlandı.