Tursunzâde Koleji

1992 yılının Mart ayında Hacı Kemâl Erimez ile Saadettin Başer, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'a gidiyorlar. Her gittikleri yerde bir önceki ülkeden tanıdık referanslar vasıtası ile ilgili şahısları bulup o beldelerde okul açma arzularını yetkililere ulaştırıyorlar.

Mesela Kırgızistan'daki Dışişleri Eğitim Sorumlusu Çınara Hanımefendi'ye, Azeri asıllı rehberlerinin yardımı ile ulaştılar. Çınara vasıtasıyla Tacikistan'ın Dışişleri Eğitim Sorumlusu Özbek asıllı Raşidof Bey'e ulaşıyorlar. Duşanbe Havaalanı'nda Raşidof ile yardımcısı Bergiyef, bunları karşılıyor. Ama tam o sırada, Tacikistan'da iç karışıklıklar had safhada. Görüşmeler neticesi küçük bir şehir hükmünde, sâkin bir belde olan ve halkının çoğunluğu Özbek olan Tursunzâde'ye okul açılması fikrinde karar kılıyorlar. Tursunzâde, Özbekistan sınırına yarım saatlik bir mesâfede...

O günün Tacikistan'ı tam bir mahrumiyet beldesi. Duşanbe ile Tursunzâde arası yaklaşık 70 km ve telefonlar çalışmadığı için arabayla kurye gönderilerek Tursunzâde'de okul açacak Türklerin geleceği haberi ulaştırılıyor.

Tursunzâde'deki Milli Eğitim yetkilileri Türklerin gelip kendileriyle görüşeceklerini duyunca, çok zor buldukları bir Azeri sözlükle, Türk heyetine bir Türkçe konuşma metni hazırlamak için çalışmaya başlıyorlar. Sonunda Hacı Kemal ve Saadettin beyler için Milli Eğitim yetkilisi Mustanof, verilecek okulun Müdiresi Senginay Hanımefendi başkanlığında bir heyet okulun konferans salonunda "Ata diyarına hoş geldiniz. Bu zor zamanımızda zor şartlara katlanarak buradaki kardeşlerinize el uzattığınız için sizlere minnettarız." manasında, tamamı on beş cümlelik Türkçe bir konuşma yapıyorlar. Zaten çok duygulu olan Hacı Kemal Bey dayanamayıp ağlamaya başlıyor. Sonra hissiyat dolu ifadelerle Türkçe bir konuşma yapıyor. Türkçe bilmedikleri halde dinleyen heyetin de gözleri yaşarıyor.

Açılacak okul için Türkiye'deki örnekleri görmek isteyen heyetle orada Hacı Kemal ve Saadettin beyler anlaşıp oradan Türkmenistan'a gidiyorlar.

Tacikistan'daki zor ve çetin şartlar ve oradaki insanların samimi hal ve tavırları Hacı Kemal Bey'in Tacikistan'a karşı çok ayrı bir önem atfetmesine sebep oluyor. Ve "Allah'ın iziniyle, burada okullar açıp, tek başıma finanse edeceğim." diyor.

Türkmenistan'dan Türkiye'ye dönen Hacı Kemal Bey, 1992 Mayıs'ının son haftasına kadar Tacikistan'dan merakla haber bekliyor. Bu sırada 1991 yılında Azerbaycan'dan Fatih Koleji'ne gelen 6. sınıf öğrencilerinden birinin annesinin telefonunu Tacikistan'daki yetkililere veriyor. Çünkü o zaman haberleşme çok zor. Yani belki Tacikistan'la Azerbaycan yoluyla haberleşiriz diye düşünüyor. Bütün uğraşmalara rağmen irtibat kuramayınca dönüp Azerbaycan'ı arıyor. Saatlerce uğraştıktan sonra nihayet Azerbaycan'la bağlanıyor. Telefondaki ses, "Hacı Ata, Senginay Hanım şu anda Moskova üzerinden Türkiye'ye düşmek üzere!" diyor. Bunu duyunca apar topar havaalanına koşuyor. Tam varıyor, hava limanının dış kapısı açılıyor ve Senginay Hanım, valizlerini taşıdığı arabayla dışarı çıkıyor. Terlemiş vaziyette ve sıkıntı içindeki hanımefendi neredeyse geri dönmeyi bile düşünürken Hacı Kemal Bey'le karşılaşınca seviniyor.

Sırasıyla İstanbul ve İzmir'deki kolejleri gezen Senginay Hanım bu okulları çok beğeniyor ve Tacikistan'a dönüyor. Tacikistan'da Milli Eğitim yetkililerine kolejlerdeki eğitim kalitesini, öğrencilerin edep ve terbiyelerini anlatıyor. Bakanlık düzeyinde, eğitim işini ciddiye alan bir heyet tekrar Türkiye'ye geliyor. Bunları da Hacı Kemal Bey, İstanbul, İzmir ve Ankara'daki kolejlere götürüp bir hafta gezdiriyor. Bu heyet, İzmir'deki okulu açan şirket yetkilileri ile Tursunzâde'de sonra Duşanbe (2) Kargantepe ve Kulap'ta beş okul açmak üzere beraber karar veriyorlar.

1992 Temmuz'unda Hacı Kemal Bey yanına iki kişi daha alarak Özbekistan'a gidiyor. Oradan başka bir uçakla yine Özbekistan'ın Sarasya beldesine gidiyor. Oradan da taksi ile Tacikistan sınırına varıp bütün eşyalar elle taşınarak sınır geçiliyor. Oradan da taksi ile 25 km uzaktaki Tursunzâde'ye ulaşılıyor.

Tursunzâde'de hemen önceden tespit edilen okul elden geçirilmeye başlanıyor. Halil İbrahim Bey okulların genel müdürü, Süleyman Bey de Tursunzâde'deki okulun müdürü olarak tayin ediliyor. Farsça bilen Süleyman Bey aynı zamanda tercümanlığı da yapıyor. Okul inşaatı için Azerbaycan'dan Azerî mühendis Elşad Bey yardıma çağrılıyor. Tursunzâde halkının büyük yardım ve desteğiyle inşaat devam ediyor. Verilen betonarme binada değişik rötuşların yapılmasıyla eğitim-öğretim dönemine yetiştirilmek hedefleniyor. Bir taraftan da ilan verilerek, sınavla öğrenci alınacağı, her tarafa duyuruluyor. Seçilen 23 öğrenciyle beraber herkes işçi gibi çalışıyor. Tam bu sırada Tacikistan'da iç savaş çıkıyor. Öyle ki bir gün önce inşaatta çalışan işçi öbür gün öldürülmüş oluyor. Artık hayat sudan ucuz oluyor.

Duşanbe'den Raşidof, kurye ile haber gönderiyor, "Hacı Ata, biz sizin can güvenliğinizi garanti edemiyoruz. Rica ediyoruz ortalık duruluncaya kadar oradan hemen Özbekistan'a çekiliniz. Biz sizi tekrar arayacağız." diyor.

Bunlara Hacı Kemal Bey hiç aldırmıyor…