Cevşen ve Mesnevi-i Nuriye Üzerine

Arkadaşımız Abdülhamit Bilici, 20 kişilik uluslararası bir grupla Ramazan ayında Amerika'daki gezisini gazetemizde anlatmış ve son bölümünde şunları yazmıştı:

"Gurbette buruk geçen Ramazan'ın bir istisnası, Oklahoma'da Pakistanlı bir profesörün bizi iftara davet etmesiydi. Cezayir diplomatı Tevfik'le, Central Oklahoma Üniversitesi kampüsünün yanı başındaki camiye gittiğimizde tıp profesörü Ruaz Ahmed, üniversiteden ziyaretçilerine İslâm'ı anlatıyordu. Çalıştırdığı Pakistanlı işçisinden Ramazan'a dair şeyler dinleyen bir Katolik bayan da iftar ortamını ve Müslümanları yakından görmek için câmiye gelmişti. İftar, Oklahoma'daki bu küçük cemaat için bir dayanışma vesilesiydi. Her iftar yemeğini bir aile hazırlıyor ve yemek birlikte câmide yeniyordu. Cemaate gelen herkes de doğal davetliydi. Gurbetteki Ramazan'ın diğer istisnası ise New York Manhattan'da heyete verdiğimiz iftar oldu. Dostumuz Fehmi Yıldırım'ın organizasyonuna yardımcı olduğu yemeğe, diyalog ve barış için Amerika'da gayret gösteren Türk Amerikan Multi-Kültürel Eğitim Vakfı (TAMEF) ev sahipliği yaptı. Arjantin'den Malezya'ya, Uganda'dan Kolombiya'ya arkadaşların çoğu ve Amerikalı rehberlerin hepsi iftara katıldı. Birçoğu hayatlarında ilk defa iftara katılıyordu. Times Meydanı'ndaki 'Derwish' isimli Türk lokantasının yemekleri tek kelimeyle konukları büyüledi. Mercimek çorbasını ve hünkârbeğendiyi tadan misafirler, ilk defa bu kadar leziz yemekler yediklerini itiraf etmekten kendilerini alamadı. Biz de Derwish'le kültürümüze katkısından dolayı gurur duyduk. TAMEF adına konuşan Amerikalı Profesör Lucinda Mosher, vakfın çalışmalarına esin kaynağı olan Fethullah Gülen Hocaefendi'den söz etti, misafirlere Muslim World dergisinin Gülen özel sayısını anlattı ve birer tane de hediye etti. TAMEF yetkilileri faaliyetlerini anlattı. Uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yapan Türk öğrenci Ayhan, akıcı ve esprili İngilizcesiyle, birkaç gün önce New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg'i iftarda ağırladıklarını anlatırken herkes can kulağıyla dinliyordu." (Zaman, 26.10.2005)

Prof. Dr. Lucinda Mosher ile 2000 yılında New York'ta o zamanki Türk koleji müdürü Abdullah Fıçıcı vasıtasıyla tanışmıştık... O zaman, Cevşen'in İngilizcesini sormuştu. Bir arkadaşımızın master tezi olarak çalışıp yaptığı bir tercümeyi kendisine vermiştim. Altı ay önce bir tebliğ sunmak için müzisyen olan eşi ile beraber Türkiye'ye geldi. Görüşmemiz sırasında "Cevşen üzerine 350 sayfalık bir kitap yazdım... Cevşen duası çok mühim. Şimdi ise Mesnevi-i Nuriye üzerine çalışıyorum. O, Risalelerin özeti... Şiir gibi... Müthiş bir güzelliğe sahip... Bilesiniz ki, Bediüzzaman'ın benim gibi bir Amerikalı talebesi de var..." demişti. Ayrıca mart ayında, gazetecilerden ve profesörlerden meydana gelmiş 20-25 kişilik bir grupla Türkiye'ye geleceğini de söyledi. Onlara önce İstanbul'u gezdirecek ve insanımızı yani Anadolu'nun gülen yüzünü göstermeye çalışacak...

Evet bu mübarek Anadolu mahsulü Risale-i Nurlar ile artık bütün dünya akademisyenleri ilgileniyor. İnşaallah bizler de yavaş yavaş onların kıymetlerini takdir etmeye başlarız.