Arzın Vicdanı: Kâbe

Ramazan'da kısa zaman dilimindeki bir umre münasebetiyle nebîler fışkıran Ortadoğu topraklarından en son, en mühim olan Nebi Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın kıblesi bulunan Mekke'ye doğru "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk... Lebbeyke lâ şerîke leke Lebbeyk. İnnel hamde ve'nni'mete leke ve'l- mülk... Lâ şerîke lek..." diyerek ilerliyoruz.

Mekke, Kur'ân'ın tabiriyle bütün köy ve şehirlerin anası... Allah için ilk kurulan ev, ilk mabed Kâbe, burada... Hz. Âdem ile insanlık buradan başlamış... Nuh tufanı, bu Beyt-i Ma'mur'un yeryüzündeki izdüşümünün yerini kayba uğratmış... Nebîler dedesi Hz. İbrahim Aleyhisselam en son nebi Muhammed Aleyhisselam'ın büyük dedesi olacak oğlu İsmail Aleyhisselam ile Kâbe'yi tekrar bina etmiş. Cenab-ı Hakk'ın "Yâ İbrahim, insanları hacca davet et. Yaya olarak ve arık develere binerek, uzak yoldan sana gelsinler." (Hac, 26) emrine uyarak Ebu Kubeys Dağı'na çıkıp bütün insanlığa seslenip bu daveti yerine getirmiş... Bu sesi henüz ruhlar âleminde olanlar bile işitmiş ki, işte Hz. İbrahim'den binler sene sonra Müslümanlar "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk... Yani: Ey Allah'ım, ben senin davetine icabet ediyorum. Senin şerikin, ortağın yok... Hamd ve senâlar Sana mahsustur. Bütün nimetler Sen'den... Bütün mülkler Senindir. Senin ortağın yoktur. Sana şirk koşulmaz... Bütün ibadet ve taatım Sana'dır Ya Rabbi!.." diye diye bu engin ve derin İbrahîmî ezana uyup Kâbe'ye koşuyorlar...

Nasıl ki, Hz. İbrahim Aleyhisselam'ın oğlu İshak Aleyhisselam kolundan gelen torunu Hz. Musa Aleyhisselam'ın vahiy mesajı Tûr-i Sîna'da geldi ve Tûr-i Sînâ mübarek ve mukaddes bir yer oldu... Hz. Musa Aleyhisselam da Cenab-ı Hakk'a yaklaşmak, kurbiyet kazanmak ve vahyi almak için o mukaddes Tuvâ vadisinde ayakkabılarını çıkardı ise bütün insanlığı, bütün zaman ve mekânlarda ilgilendiren ve âlemşümûl bir mesaj olan Kur'an da oralardan daha mühim ve mukaddes olan Kâbe'nin bulunduğu beldeden yankılandı... Âhirzaman ümmetinin de kurbiyet kazanmak için Kâbe'ye ihrâmlar içinde gelmesi gerekmektedir.

Ümmülkurâ (şehirlerin, köylerin anası) olan Mekke'de bulunan Kâbe hakikatinin de, yaratılan varlığın ilk nuru ve insanlığın çekirdeği Hakikat-i Ahmediye ile ciddi bir alakası vardır. Bunlar ikiz olarak bir döl yatağında var edilmişlerdir.

İslam'ın diriliş hareketlerinde de Kâbe'nin ve Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın bu yönlerinin anlaşılması çok mühim bir ölçüdür... Fethullah Gülen Hocaefendi bu hususta şöyle demektedir: "Yeniden diriliş hareketinin de Kâbe'nin insanlar için kıyam olma vasfıyla ciddi bir alaka ve irtibatı vardır. Dirilişin, hangi seviyede gerçekleştiğinin ölçü birimi, Kâbe hakikatinin anlaşılması oranındadır. Bir gün bu oran en üst limite ulaşırsa, diriliş de en üst seviyede gerçekleşmiş olacaktır." Cenab-ı Hak da, "Allah Kâbe'yi insanlar için tutunup kalkındıkları bir kıyam mahalli ve kıyam mesnedi ve dayanağı kıldı." (Mâide Sûresi, 5/97) buyurmaktadır.

Nasıl ki, insanda vicdan, gayb âlemlerinden gelenlerle bu şehadet âlemi arasında bir mülteka, bir kavuşma noktası ise ve her iki âleme bakan bir noktada bulunuyorsa, Kâbe de dünyada gayb âlemleri ile şehadet âlemi arasında bir kesişme ve kavuşma noktasında bulunmaktadır. Arzın vicdanı olan "Kâbe", her zaman insanların gözlerinin nuru, dizlerinin dermanı, hislerinin de güç ve heyecan kaynağı olagelmiştir. İnanan insanların din ve dünyaları onunla âhengini korumuş ve o âdeta kalb-i umumî için her zaman bir balans vazifesi görmüştür. Allah'a yönelenler onunla yönelmiş; namaz, hac onunla sımsıkı irtibat içinde yerine getirilmiş; itminan arayanlar, onun ve çevresinde olup bitenlerin mülahazası ile sükûnet ve doygunluğa ermiş; gurbet hisleriyle inleyenler onun harîminde üns esintileri duymuş ve vahşetlerinden sıyrılabilmişlerdir. Kâbe, kalpten sidretü'l-müntehâya uzanan çizgide hem bir mihrab ve mihrab ötesi, hem de bütün kevn ve mekânın, arzın mübarek bir bük'asında taş hâlindeki en anlamlı sesidir. Allah (cc) onun vesâyetini üzerimizden eksik etmesin!" (Kur'an'dan İdrâke Yansıyanlar 1/151)

Dirilişin genç nesline, en üst limitte Kâbe hakikatini anlama idraki nasip etmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ederim...